Sevgiye dair ne varsa

Posted by

Efnan Atmaca – Yaşadığımız zorlukların, şahit olduğumuz felaketlerin belimizi büküp umudumuzu yok etmeye çalıştığı bir dönemde sevginin gücünü ve anlamını anlatan “Giselle” balesi bakış açımızı bir nebze olsun değiştiriyor veya gündelik kaosa bir mola verdiriyor. Romantik balenin başyapıtlarından olan ve ilk kez 1841 yılında sahnelenen “Giselle” dönemin akıl ve düşünce sistemini önde tutan klasisizm anlayışına tepki olarak insanın iç dünyasını, coşkularını, hayal gücünü, duygularını, sevgisini, nefretini işleyen romantizm anlayışını yansıtıyor. Müziği Adolphe Adam’a, koreografisi Jean Coralli ile Jules Perrot’ya ait eseri bu sezon İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nde Zeynep Sunal Öngün sahneye koyuyor, orkestrayı Artun Hoinic yönetiyor. ‘Dansın Hamlet’i’ olarak nitelenen Giselle rolünü ise Büşra Ay ile Berfu Elmas dönüşümlü olarak canlandırıyorlar.

Radikal değişim

“Giselle” genç, güzel ve bir o kadar utangaç olan bir köylü kızının kendini ona farklı tanıtan asilzade Albrecht ile trajik aşkını anlatıyor. İmkânsız bir aşkı konu alsa da “Giselle”in asıl vurucu tarafı sevdiğine kavuşamadan ölen genç kızın mezarının başında ölümü bekleyen sevgilisine kıyamaması, onun ölümüyle birleşeceklerini bildiği hâlde yaşaması için tüm gücüyle mücadele vermesi. Sevginin, fedakârlığın en güzel, en yüce söylemlerinden biri “Giselle”. Ama fantastik ve romantik söyleminin ötesinde point üzerinde gerçekleşen ilk uzun bale bu eser. Bunun önemi de şu; bu baleyle ilk kez kadınlar point üzerinde dans ediyor. Romantizm döneminde yaşanan radikal değişimle daha önce sahnede yaygın olmayan kadın kahramanların aksine kadınlar baleye ağırlıklarını koyuyorlar. Dolayısıyla her balerin için çok önemli bir rol Giselle. Ben Berfu Elmas’ı izledim gittiğim temsilde. Zarafetiyle, tekniğiyle; ilk perdedeki utangaçlığı, ikinci perdedeki asaletiyle ve her figüründen yansıyan bu rolde olmanın mutluluğuyla rüya gibi bir performans sundu. Kont Albrecht olarak ise Çağatay Özmen vardı sahnede. Özellikle tekniğiyle hayran bıraktı Özmen.

“Giselle”, 4 Nisan saat 20.30 Atatürk Kültür Merkezi Türk Telekom Opera Salonu’nda.

Dünden bugüne

Adnan Öngün’ün tasarladığı dekor, Gazal Erten imzalı kostümler ve Fuat Gök’ün ışık tasarımı daha eser başlar başlamaz ilk perdedeki bağbozumuna gidilen köylülerin neşesini ve coşkusunu yansıtmaya yardımcı olurken ikinci perde seyirciyi alıp tamamen fantastik bir dünyaya götürdü. Sahnedeki tüm balerin ve baletler de eserin hakkını sonuna kadar vererek hem görsel bir şölen sundular hem de ‘sanatın iyileştirici gücü’ olduğunu ispat ettiler. “Giselle”i bir masal gibi anlatsak da bu eser arka planında pek çok önemli mesaj taşıyor. Çünkü dönemin egemen gücü asillerin yer aldığı oyunlara halkı katıyor, zengin erkek ile fakir kız masalının sonunda gücü kıza veriyor, asillerin defolarını ortaya koyuyor. İnsanın kötü ile iyinin birleşimi olduğuna, içinde ikisini de barındırdığını ama hangisinin kazanacağına kendinin karar vereceğini gösteriyor. Tüm bunların toplamında “Giselle”,  dünden bugüne seslendiği gibi insana dair çok önemli saptamalar sunuyor. 

Meriç Sümen’e saygıyla…

“Giselle”i Türkiye’nin gelmiş geçmiş en değerli balerinlerinden Meriç Sümen ile izlemek ayrı bir keyif. 80 yaşındaki Meriç Sümen, Türkiye’nin ilk devlet sanatçısı balerini, aynı zamanda Devlet Opera ve Balesi’nin ilk kadın genel müdürü. Üstelik Sümen, “Giselle” ile 1972, 1979, 1982’de Moskova’daki tarihî Bolşoy Tiyatrosu’nda sahneye çıktı, burada başrol üstlenen ilk yabancı ‘prima balerin’ oldu. Genç meslektaşlarını seyrederken en az onlar kadar heyecanlıydı Sümen. Oturduğu yerden bütün baleyi canlandırdı, müziğe eşlik etti. Arada ufak tefek eleştirileri de oldu. İyi ki varsınız Meriç Hanım.

 

 

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir